Hangi açıdan, hangi taraftan, kareden bakarsak bakalım ekonomik vaziyet iyi değil.

Süte gelen zam, paralelinde yoğurdu, peyniri, tereyağını, kaşarı, loru etkiliyor.

Dün Bursa’nın çarşı pazarlarını gezerken, konuştuğum, çayını içtiğim insanların, esnafın isyanıyla bir kez daha karşılaştım.

Aracının tekerine giren çiviyle bir aydır gezen adam, lastiği tamir ettirmekten ürktüğünü, çatlak tampon ve trafik sigortasının süresinin geçmiş aracıyla trafikte tur attığını söyledi.

40 yıldır tanıdığım tostçu, 2 dilim kaşarın 2 lira olduğunu, zamlara, fiyat artışlarına yetişemediklerini, çok değil, bundan 2 yıl önce 80 ekmek satarken, 20 taneyi bitiremediğini, müşterilerinin artık öğlen yemeği yiyemediklerini belirtti.

Lokantacı Cafer abi, dükkanına çorbanın yanında çok ekmek yiyen, fazla limon isteyen müşteriler gelmesin diye “dua ediyorum” dedi.

Sebebi ne biliyor musunuz, 5 adet limonun 10, ekmeğin 4 TL olması. 15 liraya çorba sat, işyeri kirası, uçan, çarpan elektrik ve doğalgaz faturaları sektörü adeta kanser mikrobu gibi kemirdiği için.

Geçen yıl kilosu 25 lira olan tulumba tatlısı 80 TL olmuş, Abidin…

Çay- simit hesabı yapan riyakar milletvekili neredesin? 

Gelin görün ki, hala önlem alan yok, sadece düşük faizli kredi algısı var!

Yanında,

Asgari ücretliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz slogan atışlarına devam.

Artış yapacağınıza girdi maliyetlerini düşürün diyenlerin sesini niye duymuyorsunuz?

Biliyor musunuz dana ciğerinin kilosu 120, neredeyse kırmızı ete yaklaştı.

Peki sebebi ne?

Hayvan üretiminde yaşanan düşüş, maliyetlerdeki artış.

Yem fiyatlarına isyan eden yetiştiricilerin feryadını duymamak için direnen Tarım ve Orman Bakanlığı, kapımıza dayanan gıda krizinin farkına nasıl varsın?

Günde 20 kilo süt veren inekler, ağlaya, ağlaya kesime gönderiliyor.

Süt ürünlerinin toptan satışını yapanlar, perakendecilere, her hafta gelen zamlara şükredin diyerek, karanlık tabloyu tarif ediyor.

Düşünsenize, kesilen sütten elde edilen lorun kilosu 80 ile 90 lira arası.

Dar gelirlinin de, orta gelirlilerin de sofrasını şenlendiren bereketli BESAŞ ekmeğine yine zam geldi, 4 lira iken 4,75 TL oldu.

Son yılların en bol sezonunu yaşayan Palamut, tezgahlarda göz kamaştırmasına rağmen 50-70 liradan aşağıya inmeyen fiyatıyla tavada, mangalda kızaramıyor.

Yine girdilerden dolayı yumurtanın fiyatı 2,5 liraya dayandı, haliyle beyaz etin rengi kırmızıya döndü.

Artık eskisi gibi pazar torbaları dolmuyor, “ver şundan bir koli” deyişleri, tarihe karşıtı.

Bir iş yerine, ödediği dükkan kirası kadar elektrik faturası gelirse, düşen cirolarla, karlarla birlikte bu işin sonu nereye varır?

Üretenle tüketenin yüzünün gülmediği bir ülkede ve şehirlerinde, olsa olsa sahte huzurlar zuhur eder.

Sonra biz, hepimiz,

Her gün intihar edenlere, trafikte satırla, bıçakla kavga edenlere, ailesini katledenlere, vergisini, sgk primini ödeyemez hale gelen esnaflara, güç zehirlenmesine uğramış bakanların, madenci cenazesinin en ön safında sırıtmalarına gıkını çıkarmayan sade vatandaşlara şahit olmaya devam ederiz.

Böyle işte, Kamil,

Emirle gizleyen, fırlamış enflasyonu indiren TÜİK’e rağmen halk, markette, pazarda, benzin istasyonunda, ulaşımda, gaz, elektrik ve su faturasında, yavrusu okulda simit poğaça almak isterken çarpıldığı, ağladığı pek hakiki, utanç verici acımasızlıklarla karşılaşıyor.