Tarihi alanlarda bakım, onarım ve yenileme aslına uygun şekilde yapılır; bu işlem bir tercih değil zorunluluktur.
Kanun, nizam ve intizam bunu gerektirir.
Yanı sıra eskiyi korumak, kollamak eğitimden geçer, aynı zamanda vicdani bir meseledir.
Son yıllarda bizim ülkemizde ecdattan, dededen, babadan kalan eserler, bırakın korunmayı, yerle yeksan ediliyor.
Yaşanan bunca acayipliğe ise birçok kişi, kurum, sözde STK, seçilmiş muhtar ve milletvekili sessiz kalabiliyor; gözlerini yumuyor!
İşin kolayına kaçmak için kapalı kapılar ardında dedikodu, diğer adıyla münafıklık, daha şahane bir hareket!
***
Örnek mi istiyorsunuz?
Alın size Bursa’mızda çok özel bir kimliğe sahip Setbaşı Köprüsü’nü...
Geçen ay Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Osmangazi ile Yıldırım ilçelerini birbirine bağlayan köprüde restorasyon kararı aldı.
İskeleler kuruldu, ardından kütüphane tarafındaki yaya geçişi, 2 metre yüksekliğindeki çalışmanın görünmemesi için bariyerlerle kapatıldı. Şimdi ise, pilavcıya dönüşecek olan Mahvel aksı bariyerlerle çevrildi.
Güçlendirme, ışıklandırma filan derken, yayaların kullandığı tırtıklı parke zemin kaplaması sökülerek yerine kaygan taşlar monte edildi.

Bu rezalet ortaya çıkınca, bazı az sayıda duyarlı ve vicdanlı Bursalıların tepki göstermesinin ardından Bursa Büyükşehir Belediyesi de Karayolları Bölge Müdürlüğü’nü uyardı ve nasıl olduysa uyarı dikkate alındı!
Ama…
Hangi akla hizmet, döşedikleri sarı renkli, tarihi köprüyle uyumsuz taşlar tıraşlanarak kayganlığı giderilmeye çalışıldı; ancak macun tüpten çıktığı için kusur ortadan kalkmadı.
Büyükşehir gibi duyarlı davranan Bursa Mimarlar Odası, yapılan çalışmayı yerinde inceledikten sonra köprüdeki restorasyonun onaylı projeye aykırı olduğunu belirterek kültürel mirasın korunması için çalışmanın acilen durdurulmasını talep etti.

Oda yaptığı açıklamada, “Onaylı projeden sapılarak gerçekleştirilen bu müdahaleler, koruma mevzuatı açısından açık bir ihlal teşkil etmektedir” ifadelerine yer verdi.
Kenti tanımayan, vicdanlı davranmayanlar, “Biz bu taşları söküyoruz, yerine koyacaklarımız da tarihle bütünleşsin, yürüyenler köprüden düşmesin” deme cesaretini işlerinden olmamak, sürgün yememek için gösterememişler.
Neredeyse her gün sosyal medya hesabından paylaşım yapan Kurtoğlu Muhtarı da bu acayipliği fark edememiş.
Sadece o mu?
İktidar partisinin Bursalı İl Başkanı Davut Gürkan ve kendisi gibi bu şehrin vekilleri de yapılan yenileme saçmalığına tepkisiz, duyarsız.
Hakikaten Bursa, yetim bir şehir!
Yönetenlerin şuursuzluğu yüzünden çile çekiyor.
Allah uzun ömür versin; Mustafa Dündar’ın Şehreküstü Meydanı’nı basamaklı yaparak ne hâle soktuğunu, kalpleri körelmemiş ahali batıya açılan Kudüs kapısı olan Saraybosna'daki meydanı hatırlayınca fark ediyor.
Eski Garaj, diğer adıyla ruhsuz alan Kent Meydanı’nda başlayıp Merkez Bankası’nın önüne kadar uzanan, Alinur Aktaş döneminde müteahhitler tarafından döşenen zemin taşları, üç sene içinde kırılmaya, çatlamaya, yerinden sökülmeye başladı.
***
Nasıl olsa kimsenin gıkı çıkmıyor.
Koza Han’da çadır işgaline son vermek için adım atılınca bağıran, Kapalı Çarşı’daki kuyumcu dükkânlarının işgaline gelince de susan fır fırlar, sizce Bursa’yı umursuyor mu?
Hele şu muhalefet, hakikaten çok ilginç.
“Türk yurdu elden gidiyor, biz sahip çıkacağız” diyerek sosyal medyada sürekli paylaşımlar yapan, Sultanahmet Camii vaizleri gibi etkileyici konuşan Yavuz Ağıralioğlu’nun Bursa’daki kardeşleri, şap hastalığıyla ilgili masa başında açıklama yaparlar ama Setbaşı Köprüsü’nün ne hale getirildiğini umursamazlar!
Hele Saadet Partililer…
Hiç sormayın.
Hala yerelde muhalefet refleksi göstermemekte inat ediyorlar.
Şehreküstü Meydanı’nda açıklama yapınca acıların ve feryatların biteceğini, sorunların çözüleceğini sanıyorlar.
26 sene aradan sonra Bursa’da yerelde iktidar olan CHP örgütü ise, sokakta, caddede, mahalledeki sorunları seçim sarhoşluğundan olsa gerek hala göremiyor.
Hakikaten bizim şehrimize çok yazık oluyor, çooook…!