Ülkenin gündemi sürekli değişiyor.
Asıl ve asil dert, tasa…
Ekonomi, emeklinin ve işçinin cebine girmeden eriyen maaşlar, küçük esnafın çırpınışı, tarım alanlarındaki girdi maliyetlerine bağlı üretimsizlik olması gerekirken, dayatılan gündem pekmezine yapışıp kalıyoruz!
Mutluluklarımız azaldığı için kucaklaşamıyor, acıları sırtlıyoruz.
Görevi millete hizmet olanlar, yaşanan sıkıntıları ortadan kaldıracak liyakat kendisinden beklenenler ise şovmenlik yapıyor.
Geçtiğimiz hafta, Diyarbakır’ın Kulp İlçesi’nde Cuma namazı için Bahçelievler Cami’ne giden Kaymakam Burak Akeller, Diyanet’in hazırladığı merkezi hutbedeki şehitlerle ilgili bir bölümü okumadığı gerekçesiyle imam M.K’yi minberden inerken uyardı. Ardından imam hutbede okumadığı kısmı da okudu. Sonrasında kaymakam, iddialara göre imamı ibadethanedeki odasında darp etti.
Yaşananları imam M.K. şöyle özetledi:
“Ben kaymakam bey geldiğinde ‘hutbeyi niye yanlış okudun, ya da bazı yerleri neden atladın’ demesini bekliyordum. Odaya gittiğim esnada ağza alınmayacak küfürler etmeye başladı. Ettiği küfür ve hakaretlere karşı tek bir şey demedim.
Bana ‘Terörist’ kelimesi kullandı. Kaymakama ‘Babam güvenlik korucusu, ağabeyim polis, bu kelimeyi bana diyemezsin’ dedim. Bunu deyince sinirlendi, yumruk ve tekme attı. Ben asla karşılık vermedim. Suçlu olmamak için karşılık vermedim. Küfür etmeye devam etti. Odada mikrofon sopası vardı, onu aldı bana ‘sarık ve cübbeni çıkar’ dedi.
Sarık ve cübbemi çıkardıktan sonra sopayla bacaklarıma vurmaya başladı. O esnada cemaatten birkaç kişi kapıyı çaldı, kaymakamın talimatı ile koruması kimsenin girmesine izin vermedi. Olaydan sonra hastaneye gittim darp raporu aldım.”
"Ben din adamıyım iftira atmam"
Darptan dolayı sağ bacağına basamadığını belirten İmam M.K, “Şu an sağ bacağıma basamıyorum. Kaymakam beye hiçbir saygısızlık yapmadım. Bana karşı yapılan bu hakaret kabul edilir değil, benim de bir gururum var. Benim ailemin duruşu ortada. Bu ithamları kullanmasını kabul etmiyorum. Darbeler önemli değil, ama ettikleri hakaretleri kabul etmiyorum.
Ben darp etmedim diyor, peki ayağımdaki bu morluklar neyin nesi? Yıllardır bu camide görev yapıyorum, bugüne kadar cemaatle ilgili bir tek sıkıntım yoktur. Ben din adamıyım kimseye iftira atamam. Bana yapılanlar bir öğretmene ya da bir sağlıkçıya yapılsaydı şimdi kıyameti koparmışlardı. Kendi meslektaşlarımızdan destek bekliyoruz.”
Kendisini Ali kıran baş kesen sanan Kaymakam Burak Akeller ise darp olayını yalanlayarak, “Bugün hastaneye giden herhangi birinin buram ağrıyor dese darp raporu alabiliyor. İmamın raporu gerçekçi değil. Raporda da ‘sağ bacağında ağrı var, yüzeysel bir de çizik’ diye yazıyor. Ben imama dokunmadım bile.”
İşi huzuru sağlamak,
Varsa yolsuzluk, tarım alanlarının imara açılmasını tespit etmek olan,
Hatta namaz kıldırdığı için maaş aldığı, görevli bulundukları camiye ezan okunduktan sonra gelen veya vakit namazını cemaatten bir meraklıya ihale eden din görevlileriyle ilgili rapor hazırlaması gereken kaymakam, 90’lı yılların özlemiyle yanıp tutuşuyor!
Kaymakam bey asli görevini unutup, devletin partileştiğini de fark ederek, Cuma namazında imama bağırıyor, azarlıyor, rapora göre darp ediyor, yetmiyor küfürler savuruyor, sonra mevzu duyulunca inkar ediyor.
Yasalara uymayan, kanunu hiçe sayan birileri varsa, kaymakamın görevi adam dövmek değil, idari soruşturmanın adımlarını atmaktır.
Gelin görün ki, bu kaymakamın yaptığı asla tasvip edilmemesi gerekirken, sosyal medya fenomenleri gibi Akeller’e destek mesajları paylaşan kaymakam ve valileri de gördük ahir ömrümüzde.
Diyarbakır’da, Muş’ta, Hakkari’de, Erzincan’da, Sivas’ta yaşayanlar, üretemedikleri için batı kentlerine göç etmeleri bu kaymakam ve valilerin umurunda değil.
Hakikaten bu kötü günleri, çok kötü işlere imza atanları gözlemliyor, kahroluyoruz.
Devletin çivisini, vidasını, çatısı altında görevliler tarafından nasıl çıkarılmak, gevşetilmek istendiğini görüyoruz.
84 milyonu kucaklamak isteyen bir anlayıştan sıyrılıp, eline sopayı, korumayı alanlar, çatık kaşlı devlet anlayışını, zihniyetini kabullendirmeye çalışıyorlar.
Devletin verdiği gücün arkasına saklanarak, kimse kimseyi aşağılamamalı, ötekileştirmemeli.
Bu olay şunu gösteriyor ki, devlet asla partileşmemeli!
Yoksa leş kargalarına gün doğar, ipin ucu kaçar.
Gösteriş yapmaktan, halka hizmet etmeyi unutanların, yalanı, yılanı, yoksulun inlemesini duymayanların kürsüye çıkarılması, itibar koltuğuna oturtulması çok büyük acı.